ZADİEL ŞAŞMAZ: Zenneyim, işveliyim, Avrupa’nın biriciğiyim

Röportaj:

Oryantal ruhumun ana vatanı Türkiye

Zenne farklıya hitap eder! Ve çok da kabul görür. Kaldı ki zenneliğin kültürel uzun bir geçmişi var.  Parlak ve soft dansı, kadınsı oğlanların varlığı, her dönemde cazibesini korumuştur. Günümüzde daha demokratik bir zeminde olması, baskıları kaldırmış ve zennelik rönesansını yaşamaya başlamıştır.

Dünyada çağrılmadığım yer kalmadı. Bunu gururla söylüyorum. Ama biraz da buruğum: Çünkü Türkiye’de star olabilecek müthiş zenneler var. Keşke dünyaya açılacak  imkanları olabilse.

Aşksız yapamam. Yaratıcılığımı çok olumlu etkiliyor. Ama kolay mı?  Değil! Ünlüyüm, alımlıyım, işveli bir zenneyim.  Kim koluma girmek istemez ki? Ama kadınlar hiç ilgimi çekmedi.

Röportaj: Aydın ULUN

Vitrin: Nereye baksam siz varsınız. Röportaj öncesi sizle ilgili, bir araştırma yaptım. Almanya ve Avrupa medyasında çok tanınıyorsunuz!

Zadiel:  Gururlanıyorum tabi ama aynı zamanda bu bana bir burukluk da getiriyor.

Vitrin: Ne gibi?

Zadiel: Ben Türk kökenli bir Almanım. Türkiye güzel dansların, binlerce yıllık figürlerin de ülkesidir. İsterdim ki, Türkiyeli başka erkek dansçılar da, zenneler de  benim gibi dünya sahnelerine çıkabilsin.

Vitrin: İsminizin bir hikayesi var mı?

Zadiel: 16-17 yaşlarında kendime sahne ismi arıyordum. O zaman meleklerin anlamlarını okurdum. Bir koruma meleğinin adı Raziel. Ailemle de bir bağ istedim, nenemin adı Şadiye. İkisinin birleşiminden Zadiel çıktı…

Vitrin: Çok mu ilgi ve saygı görüyorsunuz?

Zadiel: Anlatamam… Avrupa’dan Amerika’ya, Japonya’dan Uzak Doğu’ya, Avustralya’ya davet edilmediğim yer yok. Bunu internetten filan görebilirsiniz. Saygı, ün, alkışlar ve para ile gelen ego. Ama şahsiyetiniz olmayan, sadece bulunan bir ego… İyiyseniz hep sizi bulurlar.

Vitrin: Ama Türkiye’de de iyi zenneler var.

Zadiel: Hele Bodrum ve Ege civarlarında… Aman Allahım, müthişler! Gerçekten harika oynuyorlar. Rahatlıkla dünyanın her yerinde star olarak oynayabilirler. Amaaa…

Vitrin: Amaaa…

Zadiel:  Alman pasaportları yok. Dünya dansçısı olmak, sahnelerinde yer almak için böylesi bir pasaport şart! Türkiye’deki star zennelerin en büyük engeli bu. Tabii lisan da bileceksiniz.

Vitrin: Berlin doğumlusunuz.

Zadiel: Evet, doğma büyüme… Berlin’i çok seviyorum. Kültürlerin hoşgörü, saygı ve zenginlikle yaşandığı, yaşatıldığı bir başkent.

Vitrin: Hep küçük yaşta başladım derler ya, siz de dansla öyle mi tanıştınız?

Zadiel: 7 yaşındaydım… Annemin yanı başında bir video kasette oynayan dansözü izliyordum. Adı Türkan’dı, yerimde oturamadım, fırlayıp dans etmeye başladım. Ayol  meğerse hayatım değişecekmiş.

Vitrin: Okul da devam ediyordu.

Zadiel: Ben hiç klasik eğitimi tutmadım. Ama zar zor da olsa satış elemanı meslek okulunu bitirdim. Ben paramı ve geleceğimi dansın üzerine kurdum. İyi ki öyle oldu. Müthiş mutluyum. Çooookkk sevdiğim bir işimmm var ve çooook keyifle kazanıyorum Aydın Bey! Zennelik bana yaşadığımı hissettiriyor. Yaşam kaynağım benim.

Vitrin: Anne, baba, aile ne diyor Zenne çocukları için. Anadolu’dan gelen birinci kuşak çünkü…

Zadiel: İlk yıllarda belki biraz zordu. Çok sürmedi kabullenildi. Hatta annem bana bayılıyor. Dansıma, şovuma büyük bir keyifle geliyor. Son İtalya’daydık. En önde oğlunu alkışlayan onlarca kişi arasında annem de gururla alkışlıyordu. Babam bir şey demiyor.  Ama seyrediyor. Henüz alkış yok… (gülüyoruz)

BİZ FARKLIYIZ VE ZENNELİK RÖNASANSINI YAŞIYOR

Vitrin: Ben oryantal dans deyince kadını ön plana koyuyorum. Daha çok yakışıyor kadına. Bence tabi…

Zadiel: Oryantal dans erotizmi hep sunar. Bir göz ona bakar izleyende. Bir göz de dansın sanatına. Erkek dansı diyeceğim ama çok maskülen olacak. Kaba yani. Kaslı, bıyıklı filan bu stripe kaçıyor. Bizler nasılız biliyor musunuz?

Vitrin: Belki üçüncü bir cins desem.

Zadiel: Yani evet! Diyebilirsiniz. Çünkü, erkek evet… Ama daha soft, efemine… Kadın, evet ama daha işveli olanın karışımı. Yani böyle bir karışım. Bu zennenin ruhunda olmalı bence. Çünkü dans bir ruhun duygunun karışımı. Yani zenginlik. Biz bunun için kadından daha çok bedensel, ruhsal zenginliğe sahibiz. Biliyor musunuz kocaları için erotik dans dersi almaya gelen kadın öğrencilerim var. İçlerinde az da olsa Türk hanımlar da var. Türk kadınları daha ziyade düğünde kocasına oynamak için gelip ders alıyorlar.

Vitrin: Türk dansözler piyasada değiller, adeta yok oldular. Devir sizlerin devri gibi.

Zadiel: Evet, bir zamanlar  Avrupa’da eğlencenin olmazsa olmazı olan Türk dansözler artık yok gibi bir şey. Oysa benim en büyük hocam Berlin’deki ünlü oryantal Fatima idi. Bir de Alman Carolin. Şimdi piyasada Almanlar ve diğer uluslardan dansözler var. Berlin’de onlarcasını yetişirdim ve yetiştiriyorum. Yıllardır da dans hocalığı yapıyorum. Ama bakın bu başka bir şey, biz zennelere ilgi başka bir şey…

Vitrin: Tamam, o zaman biraz daha açalım…

Zadiel: Zenne farklıdır. Farklılık eğer sanatla, yaratıcılıkla bir araya gelirse çok değerli ve bitmeyen bir izleyici (alıcı) kitlesini de hep korur. Kaldı ki zennenin tarihsel geçmişe dayanan bir kültürel geçmişi, mirası var. Bu Osmanlı’da da, dünyanın farklı ülkelerinde de hep olmuştur. Parlak, soft, dansı kadınsı oğlanların varlığı her dönemde cazibesini korumuştur. Günümüzde daha demokratik bir  rahatlık zemininde olması, baskıları kaldırmış ve zennelik rönesansını yaşamaya başlamıştır. O kadar ki dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde her anlamda ilgi görüyoruz diyebilirim.

Vitrin: Her anlamda ilgi diyorsunuz. Çağrışımları bol bir tanımlama…

Zadiel: Daha önce de söylemiştim. Dans davetkardır. Tabi ki farklı boyutlarda ilgi bekleyen  ve ilgi gösterenler oluyor. Buna kadınlar da dahil olabiliyor. Ben seviyeli olan ve sonuçlarına razı her beklentiye ve isteğe saygı duyarım. Olur ya da olmaz, o başka bir şey..

Vitrin: Yoğun bir tempodan özel hayata zaman kalıyor mu?

ORYANTAL DANSIN RUHU  ARAP DANSIDIR

Zadiel: Ben aşık da olmalıyım. Duygu insanıyım. Yaratıcılığımı çok olumlu etkiliyor…  Ama kolay mı? Değil… Kim istemez benim gibi alkışlara boğulan birini? Ünlüyüm, alımlıyım, zenneyim… Maddi, manevi dolu doluyum. Kim koluma girmek istemez ki? Fakat bir erkek dansçıyla olmak karşı taraf için gerçekten zor. Biz önce kendimize aşığız! Sevgililerim oluyor tabii. Kadınlar hiç ilgimi çekmedi. Anne filan gibi geliyor. Benlik değil yani.

Vitrin: Mesleğinde çok iyi dansözlerimiz var.

Zadiel: Eveeet. Gerçekten de öyleler. Ben Didem’den ve Asena’dan çok etkilenirim. Figürlerimde çok etkisi vardır. An gelir Asena kadar sert, kas gösterir olurum. İzleyicim bendeki erkeği görmek ister. Kararında bırakır, Didem’in kadınsılığını yaşatırım. Bunları serpiştiririm. Ama bütünde Zadiel’in kendisidir dans eden.

Vitrin: Türk ve Arap oryantali dersek, neler ön plana çıkar

Zadiel: Araplar daha masum, daha mahcup bir eda içinde ve figürlerini biraz da gizleyerek sergiliyorlar. İstiyorlar ki o kıvrımları, vücut dilini seçici gözler keşfederek heyecanlansın. Türk dansözleri, Allah ne verdiyse sergiliyorlar. O bacak atmalar, sallamalı kalça kıvırmalar, cesur ve aşikar bir dans. Şov öne çıkıyor. Tabi ki çok güzel de oynuyorlar. Ben estetik ve ruh olarak Arapların dansını beğenirim. Mısır tarzı hariç.

Vitrin: Söylemek istediğiniz bir şeyle bitirelim mi?

Zadiel: Son üç yıldır her yaz Bodrum’a, onlarca Alman ya da diğer ülkelerden dans öğrenmek isteyen kızlarla gidiyorum. Orada evimiz var, hem tatil yapıyorlar hem de Bodrum’un o müthiş ortamında dans öğreniyorlar. Her şeyimle Berlinliyim ama Türkiyeli bir zenneyim. Çünkü oryantal ruhumun ana vatanı Türkiye’dir.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*