Röportaj: Arzu Ceylan |
Ege’nin ortasında ulu bir zeytin ağacı durur; 92 yıllık… Asra ve dahi gelecekteki asırlara yaprakları müzik olur, zeytin dalı barış olur Agora’dan, Ege’nin güngörmüş rüzgarlarına bırakır kendini. Dünya Ege eser.
Ege’nin ortasında ulu bir zeytin ağacı durur yeşile kesmiş.. Gövdesinde Mikis yazar. Ak pak güvercinler dallarında onun şarkılarını söyler.
Ege’nin ortasında bir ulu zeytin ağacı durur; bir kökü Girit’ten alır yaşam suyunu, bir kökü sakız kokulu Çeşme’den… Ulu gövdesindeki asırlık kıvrımları, nota nota Theodorakis olur deli dalgalar sonrası esen meltemlere.
Zeytin yeşiline kesilmiş dallar, bir Akropolis’e kadim dostluk şarkıları söyler, bir İstanbul’a…
Dalgalar bir olur iki yakadan bir deli sirtaki vurur, bir hışım zeybek!
Mikis Thedorakis 92 yıllık bilge insan, dalları sadece barışa ve insanlığa eğilen… Yerelden evrensele uzanan müziğin abidesi… Kırmadı sorularımızla kapısını çaldığımızda…
MASUMLARIN ÖLÜMLERİYLE ZENGİNLEŞİYORLAR
Vitrin: Tüm dünyada Amerika, AB ülkelerinin bir çoğunda sağcı siyasi partilere duyulan ilgide dikkat çekici bir artış var. Uzun yıllar siyasi hayata emek vermiş birisi olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mikis Theodorakis: Egemen güçlerin ağırlığındaki ekonomi ve şiddetli savaş yoğunluğunun, insanlıkta ahlaki çürümeye yol açtığına inanıyorum. Gerici sağcı güçlerin yükselişi, “Büyük Korku” saldırısının getirdiği ölüm veya ekonomik boğulma tehdidi toplumsal yaşam güçlerin yenilgisinin sonucudur. Ekonomik boğulmalara Yunanistan’ı, şiddetli bombalamalara Yugoslavya ve Irak’ı gösterebiliriz.
Vitrin: Türkiye’yi siyasal ve sanatsal anlamda yakından takip ediyor musunuz? Ne düşünüyorsunuz?
Mikis Theodorakis: Türkiye derin farklılıkları olan büyük bir ülkedir ve göründüğü gibi tüm halkı tatmin edecek duruma gelebilmesi için daha çok zamana ihtiyaç var. Ancak gerçek şu ki sosyal hareketlilik Türk insanında sanatın tüm dallarında canlılık getirmektedir. Bu bağlamda bu dost ülkenin geleceği için umutluyum.
Vitrin: Kapitalizm, değişen değerler, mültecilik, göç, adaletsizlik, eşitsizlik, çifte standartlar, ırkçılık ve çok kültürlülük gibi kavramlar bugünkü dünyada ne ifade ediyor?
Mikis Theodorakis: Sanırım tüm bu sorulara ilk soruda cevap verdim. Bu bahsettiğim kuvvetler ABD ve büyük Avrupa ülkeleri. Onların ortak özelliği sosyal refahlarının daha çok askeri endüstriye bağlı olması. Ölüm ticareti ile silah satışlarının ve her şeyden önce silahlı çatışmalar ve astronomik kar getirmek amacıyla oluşturulan savaşlar… Neden Orta Doğu ve Afrika’dan gelen büyük göçmen dalgası var? Bu ülkelerin halkları neden çatışmalar ve savaşlara feda edildi? Çünkü kapitalizm, halkının huzurunu sağlayabilmek için “Kara Ölüm” aracılığıyla zenginleşmek mecburiyetinde. Çünkü bu zenginlik; uçaklar, tanklar, savaş gemileri, bombalar üzerinden sağlanıyor. Ve bunlar masum insanların bedenlerini parçalıyor, tüm şehirleri yok ediyor ve böylece savaştan kurtulan evsiz barksız vatansız insanlar kervanı oluşuyor. En trajik olan da, masum insanların kanlarıyla zenginleşen ülkelerin bu göçmenlere insan değil de hayvanmış gibi davranıyor olması.
Vitrin: Çok kültürlü yaşam Avrupadaki ırkçılığa rağmen sizce nasıl gelişecek?
Mikis Theodorakis: Kötümserim. Çünkü görüyorum ki kibirli insanların tutumları, sağduyulu davranışın kırmızı çizgisini aşmıştır. Yakın gelecekte insanlığın cezalandırılmasından başka bir şey görmüyorum. Çünkü insanlık yaşamın temel kurallarına saygısını yitirmiştir.
BU SORUYA CEVAP YOK
Vitrin: Dünya çapında başarılı olan bir sanatçı olarak, bu hayatta yapmak isteyip de yapamadığınız birşey var mı? Keşkeleriniz ve pişmanlıklarınız neler?
Mikis Theodorakis: İşte bu soruya cevap yok. Sorunları ve ikilemleri koyan ben değilim, hayatın kendisidir. Eğer hayat önüme aynı sorunları ve ikilemleri koysaydı, aynı kararları alacaktım ve ben aynı çözümleri seçecektim. Aksi olsaydı, o zaman ne yapmam gerektiği hakkında başka kararlar alacaktım. Ben sadece şunu söylemek isterim. Çocukluğumdan beri kendime saygı ilkeleri koydum ve her şeye rağmen sonuçları ne olursa olsun aldırmadan bu saygı ilkelerine uydum. Bu çok eziyetli ve zor olsa da.
Vitrin: Aşk sizin için ne ifade ediyor? Ve tabi ki kadınlar. İz bırakan güzel ve büyük aşklar yaşadınız mı, yoksa politika ve müzik hayatınızı yeterince doldurdu mu?
Mikis Theodorakis: Müzisyen olarak aradığım hep armoni içinde yaşamaktı ve yaşadım. İnsan olarak da aynı şeyi yapmaya çalıştım.
Vitrin: İnsanlar yaşlandıkça din ve tanrı inancı güçlenir genellikle. Siz nasıl bakıyorsunuz bu kavramlara şimdiki yaşınızla?
Mikis Theodorakis: Genç yaşımda Tanrı’yı aradım ve bu arayışı ilk müzik bestelerime yansıttım. Ta ki Pythagora’yı keşfedene kadar. O benim Evrensel Armoni merkezi olan içimdeki kendi Tanrımı keşfetmeme yol açtı. O benim yüzlerce müzik bestelerimden oluşan kendi müzik galaksimi oluşturmamı sağladı. Kendi gökyüzümü aydınlatan güneşleri buldum. Bu yüzden kendimi mutlu hissettiğimi söyleyebilirim.
MAZİDEKİ GÜZEL ANLARI ANMAK ACI VERİYOR
Vitrin: Hayatınıza retrospektif yapınca neleri gözlemliyorsunuz? Neler ruhunuza dokunuyor?
Mikis Theodorakis: Güzel, güçlü ve özel anlarla dolu bir yaşamım oldu. Şimdi bu anların geçmişte kaldığını düşünmek ve geriye dönüp hatırlamak beni üzüyor. Bundan kaçınıyorum. Çünkü bana acı veriyor.
Vitrin: Ege Denizini paylaştığınız karşı komşunuz Türklere hangi bestenizi hediye ederdiniz?
Mikis Theodorakis: Yaratıcı bu doğayı, yani Ege’yi, Yunanlılar ve Türkler arasında yaptıysa onları birleştirmek için yaptı. Bölmek için değil. Bunu şimdi söylemiyorum, çok eskiden beri söylemimdir bu. Hatta bana Zülfü Livaneli ile sarmaş dolaş İstanbul’da “Is tin Poli”de şarkı söylediğim için bana hain diyenler oldu. Hep halklarımız arasındaki dostluğun halkımızın ve insanlığın kurtuluşu için tek olanak olduğunu düşündüm. Ancak bugün gelecekten çok güvenle söz edemiyorum. Dediğim gibi insanlığın geleceğine inancımı yitirdim. Üzgünüm çünkü artık fiziksel gücüm de kalmadı. Efes Antik Tiyatrosu’nda Yunanlar ve Türkler olarak birbirimize sarılıp barış, dostluk ve halklarımız arasında işbirliği için yeniden şarkı söylemek isterdim.
Vitrin: Hakkınızda yapılan belgesel film çalışması ‘Dance Fight Love Die – With Mikis on the Road’ yeni bitti. Bu filmle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Mikis Theodorakis: Asteris Koutoulas, hayatımızın serüveni için tamamen özgün bir film çalışması oluşturdu; provalardan, konserlerden, görüşmeler, tartışmalar ve nihayet gezdiğimiz ülkeler, şehirler, oteller, konser salonları ve tabii bizim gösterimler ve günlük hayatımızın çok çeşitli özleri ile oluşturulan bir film. Bu büyülü dünyanın beklenmedik aykırılıklarla ayrı ayrı parçalarını bir araya getirerek bir bütün oluşturarak, düzenlenmiş bu modern Odysseia hakkında bir film oldu. Türkiye’nin seyircisi için de özel bir anlamı var, çünkü Türk-Yunan Dostluk Komitesinin etkinliği altında İstanbul ve Çeşme de Zülfü Livaneli ile beraber verdiğimiz konserler de yer almakta. Benim için de özel bir önemi var. Çünkü annemin memleketi. Orada Türk halkının, iki halk arasındaki derin dostluk sevincini görebiliyorsunuz.
KİM |
Manşet foto © Asteris Koutulas
Röportajın Yunancadan çevirisi için Christina Lüle’ye ve katkılarından dolayı müzik adamı dost Aleko Karozas’a teşekkür ederiz.
Vitrin.de
İlk yorum yapan olun