ALIM S. ÖZÇELİK: Seyyahın adrenali rotaların akışındaki büyüdedir

Röportaj:

BLOG YAZILARIM; AZ ZAMANDA ÇOK YERİN YOL HARİTASI!

Seyyahın adrenali, akışına rotalardaki gidişatın büyüsündedir. Bilinmezlikler, keşifler, bilinmezlikler… Seyyahlığın ustalık mertebeleri, apoletleri böyle böyle geliyor olsa gerek. Ben yapabilir miyim?.. Henüz bilmiyorum!.. Birkaç ay önce San Diego’ya yerleştiğimden, artık biraz daha Kuzey ve Güney Amerika kıtalarını keşfetmek istiyorum.

Anlayacağınız seyyah olmak aileden miras. Keşke beş yaş öncesini de hatırlayıp o gözle sizlere bir şeyler anlatabilseydim.. Mümkün olsaydı, adı da zamana yolculuk olurdu: Işık hızları, enerji halleri, zamana hakim olmak filan.. Einstein seyyahlığı.. Vay be!.. Geçiyorken Mars’a uğradım..:) Komik ama ”şimdilik” fantezisi bile heyecan…

Bir arama moturuna “Rio’da yapılacaklar” yazdığınızda, zaten önünüze yüzlerce makale geliyor. Fakat biz kurumsalcıları düşünen yok… Ben eskiden beri hep seyahatlerimi okul veya iş zamanlarına göre ayarlayıp, sıkıştırmak zorunda kaldım. Dolayısıyla, ben blogumda en çok, en kısa zamanda en çok yeri görmeye yönelik oluşturmuş olduğum rotalardan bahsediyorum.

Ülkemizde blog’dan çok blogger var. Dolayısıyla, açıkçası ben “blogger olayım da kervana katılayım” düşüncesiyle yazmaya başlamadım. Seyahatlerin üzerinden vakit geçtikçe, yaşanan çoğu güzel anıyı unutmaya başladığımı ve çok severek çektiğim fotoğrafları kaybettiğimi farkettim. Daha sonra, ilgi artmaya başladıkça, biraz daha süsleyip püsleyip, bir blog haline getirdim.

Röportaj: Aydın ULUN

Vitrin: Nereden esti gezgincilik ve ne kadar yıl geçti karar günlerinin ardından? Zor oldu mu genç bir kız olarak evdeki karar mercilerini ikna etmek 🙂 ?

Alım S. Özçelik: Aslında “haydi gezgin olayım” diye bir karar sürecim olmadı. Çünkü küçüklüğümden beri seyahat etmeyi çok seven bir anne-babanın kızı olarak, yılın en az birkaç haftasının mutlaka yurtdışında bir yerlerde geçirildiği bir hayat tarzı ile büyüdüm. İlk yurt dışı seyahatimi 5 yaşında, New York’a yaptım. Şimdi düşünüyorum da, annemlerdeki de iyi cesaretmiş… Anlayacağınız seyyah olmak aileden miras. Keşke beş yaş öncesini de hatırlayıp o gözle sizlere bir şeyler anlatabilseydim.. Mümkün olsaydı adı da zamana yolculuk olurdu… Işık hızları, enerji halleri, zamana hakim filan olmak.. Eınsteın seyyahlığı.. Vay be!.. Geçiyorken Mars’a uğradım filan.. Komik ama ”şimdilik” fantezisi bile heyecan…

Vitrin: Ya yazmak!… “Yazar Seyyah” olmadan da turlayabilirdin..

Alım S. Özçelik: Ülkemizde blog’dan çok blogger var. Dolayısıyla, açıkçası ben “blogger olayım da kervana katılayım” düşüncesiyle yazmaya başlamadım. Seyahatlerin üzerinden vakit geçtikçe, yaşanan çoğu güzel anıyı unutmaya başladığımı ve çok severek çektiğim fotoğrafları kaybettiğimi farkettim. Hal böyle olunca, kendime bir arşiv oluşturma düşüncesiyle “anılarımı” yazmaya başladım ben aslında. Daha sonra, ilgi artmaya başladıkça, biraz daha süsleyip püsleyip, bir blog haline getirdim.

Vitrin: Bir adanın, restoranın, ülkenin vs. tanıtımı yapılırken ben rehberin değil de gezgincinin (seyyah) ruhunu da yazılarında görmek istiyorum.O zaman ”gezi ötesi” filan diyorum.

Alım S. Özçelik: Ben de öyle düşünüyorum. Daha önemlisi, herkesin bir yerde edindiği deneyim ve fikirler farklı. Örneğin, birlikte yaptığımız Hindistan seyahatinden kuzenim nefret etmiş, ben aşık olmuştum. Aynı şeyleri yapmamıza rağmen, onun beklentilerini asla karşılamamıştı Hindistan. Hala bir araya geldiğimizde, ölse bir daha Hindistan’a ayak basmayacağını söyler. Benim içinse tam tersi, ilk fırsatta yine gitmek isterim. Ne aradığınıza bağlı…

İKİ KERE BARSELONA’YA GİDEN ”GEZGİN” OLUYOR

Vitrin: Geziler boyunca iç yolculuklar da yaşıyor musun,?.. Yanı sıra kendini tanımak belki!. Zamanların ve mekanların böyle bir davetkarlığı oluyor mu?

Alım S. Özçelik: Kendini tanımak değil de, kendi kendime felsefe çok yaparım. Özellikle havaalanlarında “bu insanların her biri 24 saat sonra bambaşka ülkelerde olacak ve bir daha hiç bir araya gelmeyecekler” veya çok uzakta bir ülkede sokakta yürürken “bu yanımdan geçen insanı ben tanımıyorum bile ama kim bilir şu anda benim yerimde olup onun yanından geçmek isteyen kaç kişi vardır” gibi. Bu da ister istemez, hayatı ve farklı yaşantıları sorgulamaya itiyor insanı. Deliriyorum galiba… 🙂

Vitrin: Olmazsa olmaz soru: Gezginci bir Türk kızı olmak!.. Eskiden “uzaklar” vardı ve pek bir “Aaa” “Oooo”ydu… Hele de kız başına diyar-derya dolaşmak! “Uzaklar” ve nidalar var mı hala?

Alım S. Özçelik: Aslında bakarsanız, artık herkes “gezgin” ve “maceraperest”. İki kere Barselona’ya giden “gezgin” oluyor. Bana göre o “aa”lar “oo”lar artık Mozambik, Etiyopya, Yeni Zellanda gibi, cesaret gerektiren yerler. Çünkü bambaşka kültürler ve gerçekten buralara tek başına seyahat etmek cesaret ister.

Vitrin: Gezi yazılarındaki coğrafyalarında, mekanlarında gençlik rüzgarları var.. Tercihlerin yaşınla pek ilgili. Türkçe’ne, duruluğuna bayıldım!.. Adrenalli geziler gözüküyor mu ufukta? Sanki öylesi, ustalık mertebesinin eşiği gibi!

Alım S. Özçelik: Şu ana kadar yaptığım en adrenalin dolu seyahat “11 Gün 9 Ülke” konsepti ile bir arkadaşımla sırt çantalarımızı yüklenip çıktığımız Kuzey Avrupa seyahatiydi. Adrenalin dolu dememin sebebi, kimi geceler arabada uyumamız, ertesi gün bizi nelerin beklediğini hiç beklemeden tamamen kendimizi akışa bırakıp eğlenmeye baktığımız bir seyahat olmasıydı. Seyyahın adrenali, akışına gidişatın rotalarında… Bilinmezlikler, keşifler, bilinmezlikler… Seyyahlığın ustalık mertebeleri, apoletleri böyle böyle geliyor olsa gerek. Ben yapabilir miyim?.. Henüz bilmiyorum!.. Birkaç ay önce San Diego’ya yerleştiğimden, artık biraz daha Kuzey ve Güney Amerika kıtalarını keşfetmek istiyorum. Hali hazırda planladığım bir Meksika seyahati var, bakalım…

BEDENİM GEZGİNCİ RUHUM ŞIPSEVDİCİ

Vitrin: “Yazar seyyah” olarak takipçilerine önceliklerin neler?.. Mesela ben yazılarında (okuduklarımda) “Ortalama” fiyat bilgilerine rastlayamadım… Hani, ayağını yorganına göre uzatmak biz eskiler için de önemli:))

Alım S. Özçelik: Açıkçası ben seyahatlerimde fiyat anlamında çok duyarlı davranmam. Sonuçta bir kere gidiyorum, istediğim herşeyi yapabilmek, en güzel yerlerini ve aktivitelerini deneyimlemek isterim. Dolayısıyla, benim burada öncelikli olarak bahsettiğim şey, “zamanı etkin kullanmak”. Çünkü bir arama moturuna “Rio’da yapılacaklar” yazdığınızda, zaten önünüze yüzlerce makale geliyor. Fakat biz kurumsalcıları düşünen yok… Ben eskiden beri hep seyahatlerimi okul veya iş zamanlarına göre ayarlayıp, sıkıştırmak zorunda kaldım. Bu esnada da, hep önceden gitmiş birilerinin izlemiş olduğu bir “rota”ya ihtiyaç duydum. Dolayısıyla, ben blogumda en çok, en kısa zamanda en çok yeri görmeye yönelik oluşturmuş olduğum rotalardan bahsediyorum.

Vitrin: Bir gezinde kaleme almadığın bir durumu, anı, yaşanmışlığı vs. ilk okurlarımızla paylaşır mısın lütfen?

Alım S. Özçelik: Yakın zamanda bir grup arkadaş ile Coachella müzik festivaline gittik. Fakat hiç aklımızda olmadığından ve festival gününden 2 gün önce karar verdiğimizden, ben dahil birkaç kişi 3 günlük festivalin tek gününe satış fiyatının 4-5 katı para verirken, bazıları şansını konser alanında denemek istedi. En son bilet bulamayınca, Türk’lüğümüzü konuşturmaya karar verdik ve 2 arkadaşımıza, içeri girdikten sonra bilekliklerimizi ulaştırarak onların kaçak girmelerini sağladık. Dünyanın en ünlü festivallerinden birinde de, böyle bir anımız vardır.

Vitrin: “Ne kadar gezerse gezsin (Biraz değiştirerek) son durak memleketteki topraktır gezginci için. Huzuru orada bulur” derler.. Genç bir “yazar seyyah” hanım için erken bir soru ama belki cevapta yaşantı, yaşın önüne geçebilir düşüncesiyle..

Alım S. Özçelik: Değil 🙂 Tabii ki ülkemi seviyorum, ancak ben nerede olsam orada mutlu yaşarım sanırım. Çabuk alışan bir yapım var ve bir yere bağlı olmaktan keyif almıyorum. Bugüne kadar gezip gördüğüm ve aşık olduğum ülkeler var.. Mesela Rio, mesela Hawaii’nin Maui Adası… Hayal gücünün ötesi yerler… Ama işte onlara bile bağlanamıyorum. Sanırım ruhum bir yere bağımlı olmakla barışık değil. Görünen o ki; dünyaya bedeni gezginci, ruhu şıpsevdici olarak gelmişim :)) Ama! Evet, amaaa; ülkemi hiç göremeyecek olsam, durum değişebilir. Onu da bir köşeye koyuyorum.

KİM

Eğitim hayatına 5 yaşında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda piyano çalarak başladı. 12 yıl aralıksız piyano eğitimi aldı.  6 yaşında, VKV Koç Özel İlköğretim Okulu’nun açmış olduğu öğrenci alım sınavını  18. sıradan kazandı.  İlk  hatırladığı seyahatini, 5 yaşındayken ailesiyle birlikte New York’a yaptı. 24 yaşında ve bugüne kadar, toplam  34 ülke gezdi. Koç Lisesi’ nden sonra Koç Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. İş hayatına atıldıktan sonra da  seyahat etmeye devam etti. Seyahat notlarını arşivlemek adına, missluggage.com websitesini kurarak, yazılarını blog haline getirmeye başladı. Şu anda San Diego’da yaşıyor.  Co-mmunity Cowork” adlı aile şirketinde Marketing Director olarak çalışıyor ve UCSD ( University of California San Diego) da Marketing uzmanlık eğitimi alıyor.

KİMDİR

 

4 Comments

  1. Hayranınızım. Güzel yazılarınızın devamını bekliyor, başarılar diliyorum.

  2. Siz gençler ışık saçıyorsunuz sevgiler..
    Daha çok kişiye ulaşmalısınız… Enerjinizi yaymalısınız..

  3. Gurur kaynağı, ismi ile müsemma alımlı, güzel kızımız, yazıların, başarıların daim ve yolun açık olsun.Seni yetiştiren anne ve babana da helal olsun.

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*