Osmanlı soyundan tarihçi bir Prusyalı: GÖTZ ALY

Osmanlı soyundan tarihçi bir Prusyalı: GÖTZ ALY

Röportaj: Murat Tosun |

Götz Aly, Almanya`nın tanınan tarihçilerinden biri. Aynı zamanda gazeteci. Onu Almanlardan farklı kılan ise atalarının Osmanlı soyundan geliyor olması.

Berlin’e gelen ilk Türkler denince doğal olarak akla ilk önce 1960`larda başlayan işçi göçüyle gelen Gastarbeiter-misafir işçiler gelir. Ancak bu topraklarda nefes alıp veren ilk Türkler daha doğrusu Osmanlılar 1600`lu yıllarda Berlin`e geldi. Tabi bu, gönüllü ve tercihli bir göç değildi. İkinci Viyana kuşatması sırasında esir düşen iki Osmanlı delikanlısının Berlin`deki ilk Türkler olduğu tahmin ediliyor. En azından kayıtlarda isimleriyle yer alan, adları ve yaşamları hakkında bilgi sahibi olduğumuz isimler bunlar.

Kayıtlara göre Berlin’de yaşayan ilk Türkler Ali ve Hasan adındaki iki Osmanlı genci oldu. İkinci Viyana kuşatması sırasında esir alındılar. Ve önce Hannover’e sonra da 1684’te ganimet olarak Berlin’e getirildiler. Vaftiz edildikten sonra Friedrich ve Heinrich isimlerini aldılar. İkisi de Kraliçe Sophie-Charlotte’nin oda hizmetlisi oldu. Kraliçeye o kadar yakın oldular ki, dönemin ileri gelenlerinin kraliçeye haber veya mektup iletmek istediği zaman Hasan ve Ali`den yardım istediği biliniyor. Özellikle son zamanlarında Ali ve Hasan`a daha çok yakınlık duyan Kraliçe Charlotte`nin ölüm yatağındaki son sözlerinin „Adieu Aly, Adieu Hassan“ olduğu belirtiliyor.

İki Osmanlı gencinden Aly`nin nesli günümüze kadar geldi. Friedrich Aly’nin soyundan gelen isimlerden biri de günümüzün ünlü tarihçilerinden Götz Haydar Aly. Akademisyenliğinin yanısıra farklı gazetelerde köşe yazarlığı da yapan Götz Haydar Aly ile konuştuk.

 

Kendinizi Türk gibi hissediyor musunuz?

Hayır. Bu yaşamın getirdiği bir tesadüftü. O dönemde binlerce bu durumda olan aileler vardı. O zamanlar, Avrupa saraylarında yabancı esirleri getirip hizmetkar olarak çalıştırmak modaydı. Ama bunların bir çoğu isimleri değiştirilip Almanlaştırıldı. Bizimki bir istisna.

İKİNCİ TÜRK İSMİM DE VAR

İsminizin bilinen Alman isimlerinden farklı olduğunu ne zaman anladınız?

Hatırlayamıyorum. Aile içinde her zaman anlatılırdı. Uzun zamandan beri ailemizin gurur kaynağıdır bu. Hatta benim farklı duyulan ikinci bir ismim daha var. Benim ikinci ismim Haydar. Bu ailemizde bir gelenektir. Alman romantizminden gelir. Şarki kökenli olmak bir zamanlar modaydı. Biz çok normal Protestan Prusyalı bir aileyiz. Ama Alman romantizminin etkisinde, Goethe’nin Batı-Doğu Divanı`n da moda olduğu dönemden beri ailemizde de böyle bir gelenek var. Yani ilk doğan erkek çocuk ikinci ön isim olarak Türk ismi alırdı. Ailede ben de bu ismi aldım ve benim de bu ismi almış iki büyük dedem var.

Peki isminizden dolayı siz de hiç zorluk çektiniz mi?

O günlerden bugüne kalan en büyük zorluk, bugün uluslararası hava ulaşımında karşılaştığımız sıkıntı. Teröristleri ararken pasaportlara bakıyorlar isimleri inceliyorlar. Ben de uçaktan bir keresinde indirilmiştim.

11 Eylül’den sonra mı başladı?

Evet. ABD’ye uçuşum sırasında ayrı bir bölüme alındım.

FRIEDRICH ALY BİR OSMANLIYDI

Nasıl bir açıklamada bulundunuz?

Tabi doğal olarak bilgisayar filtreliyor. Filtreleme sırasında sahte pasaport olabileceğinden dolayı dikkat çekiyor. Aslında baktığınız zaman ismimle görüntüm de birbirine de uymuyor. Tabii şöyle bir durum var. Friedrich Aly için Berlin’e gelen Türk diyoruz ama o bir Osmanlı’ydı. Osmanlı çok uluslu bir devlet. İsrail`e giderken de aslında dedemin Filistinli olabileceğini söylüyorum.

Türkiye’de sorun yaşadınız mı peki?

Türkiye’de pasaportumuzu gösterdiğimiz zaman mutlu oluyorlar.

Haydar ismini kullandınız mı hiç?

Hiç kullanmadım. Sadece bir kere Berliner Zeitung gazetesi Türk göçüyle ilgi özel bir sayı yayınlamıştı. Oradaki makalemde ilk kez Götz Haydar Aly ismini kullandım.

İkinci isminizi kullanmamanızın özel bir nedeni var mı?

Biraz karışık oluyor ve daha çok açıklama yapmam gerekiyor. Aslında ikinci ismim bana da yabancı. Bu ismim sadece pasaportta yer alıyor.

Soyisminizden dolayı okulda, arkadaş çevrenizde zorluk çektiniz mi?

Bazı zamanlarda zorluklar oldu. Alman kamu kurumlarıyla telefonda görüşürken, ismimin Aly olduğunu söylediğim zaman, bazen, yabancılara nasıl davranıldığı hissine kapılabiliyorum. Bu tür olaylar tabi telefonda konuşurken hissediyorum ama beni karşılarında görürlerse farklı oluyor.

FRIEDRICH ALY OSMANLI KADINIYLA EVLENDİ

Peki Berlin’deki atalarınızla ilgili araştırmalar yaptınız mı? Onlarla ilgili neler buldunuz?

Çok ilginç bir hikaye. Kesin emin olmamakla birlikte Friedrich Aly’nin 1684’te esir alındığı ve o zamanki Prusya kumandanı tarafından hediye olarak getirildiği söyleniyor. Ama Hannover birlikleri tarafından esir alınmış da olabilir. Çünkü kraliçe Hannover’den geliyordu. Esir alınan Türkler, bugünkü tabiriyle zorunlu olarak vaftiz edildi. Ama o dönemlerde esir alınmak büyük bir şanstı. İlk nesil Türkler kendileri gibi Spandau ilçesine Zitadelle’ye esir olarak getirilen bir Türk kadınla evlendirildi. Friedrich Aly’nin evlendiği kadının adının da Maruş olduğunu biliyoruz.

Nasıl bir yaşam sürmüş olabilirler?

Charlottenburg Sarayı’na çok yakın bir evde yaşadılar. Ev kendilerine aitti. Saraydaki hizmetleri karşılığında çok iyi ücret aldıklarını biliyoruz. Hatta bir çok asil Alman kadından daha iyi maaş alıyorlardı. Saraydaki görevleri bitince bugünkü Berlin’de Oranienburgerstr.’ye taşındılar. 6’şar 7’şer çocukları oldu. Çocukların hepsi yaşadı. O dönemdeki Aly ve Hassan soyundan gelen 2. ve 3. nesil Türklerin Almanlardan farklı göründüğü biliniyor. Daha dikkat çekicilerdi. Ancak çok hızlı bir şekilde halkın içine karıştılar. Kimisi şoför oldu kimisi doktor kimisi de tüccar oldular. Prusya’nın her kentine yayıldılar. Stendal, Magdeburg, Belitz, Potsdam’a dağıldılar ve Aly ismi hep devam etti.

‘ÇOK SIKI BİR DOSTLUKTAN BAHSEDEMEYİZ’

Türk-Alman ilişkilerini tarihi süreç içinde nasıl değerlendiriyorsunuz. Birinci Dünya Savaşı’nda çok yakın ilişkiler olduğu söylenir hep…

Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasındaki bu sıkı ilişkilere bakarsanız, tarihsel sorunun Osmanlının parçalanmasında görürsünüz. İç ve dış nedenleri var. İç nedeni imparatorluk içeride artık zayıftı. Dış nedeni ise Avrupa ülkelerinin emperyalizmi. Fransa, İngiltere ve onlara destek veren Rusya. Ve tabi ki kendi tarzıyla Almanlar. Almanlar her zamanki gibi geç ve sonuncu olarak geldi. Diğer ülkeler, Ermenistan’dan Fas’a kadar olan dış sınır bölgelerden sıkıştırdı ve yakın bölgede de Yunanlıları kışkırtmakla meşgulken, Almanlar yeni kurulacak Türk ulusu üzerine yoğunlaştı. Ulus düşüncesi, Atatürk’ün tek devlet tek dil, tek millet kavramlarıyla Osmanlı’dan uzaklaştı. Ve tabii ki Almanya’nın ekonomik çıkarlarıyla da ilgiliydi. Bağdat Demiryolu örneğinde olduğu gibi. Fakat genel anlamda o zamanlar için çok da sıkı bir dostluktan bahsedemeyiz.

Bugün Almanya’da yaşayan Türk toplumunu nasıl buluyorsunuz?

Almanya’daki Türk toplumu çok büyük. Tamamen gerçek bir uyum sorunu var. Am tek taraflı değil. Birkaç neslin geçmesine ihtiyaç var. Ben iyimserim.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*